21 Eylül 2013 Cumartesi

UMUDUN BİTTİĞİ YER

                                               
                                                          
                                                         UMUDUN BİTTİĞİ YER

             Soğuk yağmurlu bir sonbahar akşamıydı .Herkes camda oturup keyif yapıyordu o hariç.Yale yine sokaklardaydı.Oysa babası ona hiç böyle olacağını söylememişti eğer bilseydi Türkiyede kalırdı ,babası ona burda daha güzel okullar olduğunu söylemişti hem burda daha mutlu olacaklardı. Fakat hayat insan sözü dinlemiyordu değilmi. Babası buraya geldikleri zaman hastalığı yüzünden ölmüştü sonra bankadan insanlar gelip her şeylerini almışlardı. Yale düşünmeden ...Bir fırıncıda iş bulmuştu çok iyi insanlardı kızları üniversiteden dönene kadar evlerindeki tek boş olan odada kalmasına izin veriyorlardı ama mağlum kızları dönünce yale evden ayrıldı. Fırıncı gerçekten iyi insandı bir yardım vakfına gidip yalenin halini anlattı. Yardım vakfı 2 ay sonra yaleyi Türkiye' ye gönderebileceklerini söyledi fakat şansızlık bu ya tüm yurtları doluydu ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın 13 yaşindaki yale şimdi sokaktaydı.Sayılı gün çabuk geçer demişler 2 ay dolmuştu.Fırıncını fazlasıyla verdiği bir 300$ ı vardı yanında acaba türkiyede ne yapacaktı? kendine bir yardım eli uzanacakmıydı? Bunun gibi binlerce soru vardı yalenin aklında 13 saatlik uçak yolculuğundan sonra Türkiye' ye varabilmişlerdi.Yale ağlayacak gibi olmuştu burayı o kadar çok özlemişti ki ... Havalanından onun akrabası olduğunu söyleyen birisi onu almıştı.Yale bu insanları hiç hatırlamıyordu ama olsun onlarda bir aile şefkati vardı.Arabaya bindiler va yola çıktılar..... (yazarın notları)[Yale o arabaya binerek hayatını yıkacak bir yanlış yaptığının farkında değildi.Bu insanlar onu sevmiyordu ilk anda anlamalıydı yale bunu ve anlanıştıda fakat kalbinin sevgi hasreti beyninin feryatlarını yıkmıştı oysa biraz daha çabalasaydı belki haytının en güzel hediyesini alacaktı ama çocuk kalbiydi ne kadar geniş olursa olsun o sevgiyle beslenirdi....] Eve geldiklerinde Yale okulunu gezmek istedi ama izin vermediler hatta bağırdılar Yale nedenini anlayamamıştı o ne yapmıştı ki bir anda yengesi olan kadın ben hastayım diye yatağa giriverdi yemek yapmak ise Yaleye kalmıştı ama o yemek yapmayı da bilmezdiki ama yengesi çok hasta gözüküyordu.O an içinde bir acıma ve merhamet duygusu kabardı gidip komşularında makarna yoğurt filan istedi ama komşuları 1,2 tl haricinde bir şey vermediler beni dilenci filan sandılar acaba dedi içinde ise fırtınalar kopuyordu.Ona iğrenen gözlerle bakıylardı İngiltere de böyle şeyler olmazdı.Sokağa çıktı elindeki az biraz verdikleri parayla bir domates bir paket makarna ve küçük bir kasede yoğurt alabildi.Tam yuukarı çıkarken camdan onu gören komşularından biri ona kapıda bir tencere çorba verdi ve şöyle dedi ''ah güzel kızım ne kadar kötü bir hayata düştün senin suçun neydi ki ,bu allahın değil şeytanın işi senin annen baban şeytana çok karışmış cezasını sen çekeceksin '' Yale yukarı çıkarken hep bu sözleri düşündü ....  


                                                     2 AY SONRASI 

Evde yine kavga vardı.Nebile hanım sinrden köpürmüştü dayanamayıp polisi aradı. Fakat polis hiç bir şey yapamadı elde somut kanıt yoktu polislerde bir şey bulmayı çok istiyorlardı nerdeyse otuzuncu şikayetti bu amahiç birşey yapamıyorlardı ...
            Yale odasına yatmaya gittiğinde keşke o gün o şeytan kadına acımasaydım diyordu, o gün elinden poşetle döndüğünde onların konuşmalarını duydu '' bu kız çalışır safın teki '' demişlerdi onun hakkında?onun şimdi anlıyordu bunların hepsi bir oyundu fakat bunu anlaması bir şeyi değiştirmemişti.Bütün hakları elinden alınmıştı okumuyordu, yemek yiyemiyordu ,çalıştırılıyordu, kıyafetleri neredeyse yırtılacaktı bir tek yaşama hakkı elinde kalmıştı allaha onuda alsın diye her gün dua ediyordu. insanlar onu çok kurtarmaya çalışmıştı ama olmuyordu o bu hayata mahkum kalmışttı şimdide onu zengin bir adamla evlendirmek istiyorlardı ama o bu sefer izin vermeyecekti... Ertesi gün işler iyi gitmişti ne kadar iyi olabilirse sanki tüm evren ona yardım ediyordu ama o artık buna dayanamayacaktı.Vücudu sanki camdan yapılmıştı dokunsalar kırılacaktı lakin bunu kimse anlamamalıydı.O güçlü bir kızdı kurtulacaktı bu hayattan annesiyle birlikte bulutların arkasındaki cenette yaşayacaktı.
                                                                  2 YIL SONRA 
İki senedir her gece bunun düşüyle uyuyordu.Bu hayattan kurtulmanın tek yolu belki ölümdü.O gün akşam yine bunu düşünüyordu,istediği tek şey buydu evden kaçacaktı evet bu gece pencereden kaçacaktı.Gece saat birdi.En iyi dostu ,sırdaşı, kardeşi,suç ortağı olan ulu meşe ağacı sanki planını anlamıştı ağlar gibi hışırdıyordu,hemde en gür sesiyle Yale meşenin yanına gitti belki sende cennete benimle gelmek istersin diyordu usulca ağlayarak .Koşmaya başladı nereye gittiğini bilmeden hava ayazdı bedenine iğneler batıyordu sanki, boğaz köprüsüne geldiğinde nefes nefese kalmıştı.bedeni soğuk sular ile çarpıştığında ölümümün bu kadar şanlı olacağını düşünmüyordum diye geçiriyordu içinden . Marmara denizinin tuzlu suları boğazını hafif hafif yakmaya başlamıştı ,aynı zamanda içini bir huzur sarmıştı.İleride annesini görüyordu heycandan kıpırdayamayacak haldeydi ,istesede kıpırdayabileceğini sanmıyordu aslında...Bir el onu annesinin yanından çekip aldı ama burası olamaz! dedi içinden burası İngiltereydi.Şükürler olsun yaşıyor diye bağırdı bir kadın .Yale kendine kızıyordu bir işide beceremiyordu, yine başladığı yerdeydi.Ambulans geldi ve Yaleyi hastaneye kaldırdılar.

                                              38 GÜN SONRA 

                                                           


Yale hastaneden çıkmıştı ve bir yurda yerleşmişti her şey iyi gidiyordu lakin küçük bir sorun vardı,yürüyemiyordu
haftada 3 gün hastaneye gidiyordu dotorlar iki aya yürüyebileceğini söylemişlerdi fakat iki ay boyunca tekerlekli sandalyeye mahkumdu.Aslında hayat yaşadıklarının yanında ona ödül vermişti , bunları düşünürken aklına meşe gelmişti onu ne kadar özlemişti her şeyini paylaştığı tek arkadaşıydı konuşmasa bile o dallarıyla her şeyi anlatırdı. Yale  hayatı ondan öğrenmişti. Belkide meşe onun için tanrıyla konuşmuştu ona yardım etmesini istemişti.Artık mutlu olmalıydı ama nasıl hayatındaki en önemli kişiler teker teker uçmuştu keşke meşe yanımda olsa diyordu. Annemde burda olsaydı diye düşünürken, birisi onu ziyarete gelmişti acaba kimdi.Ama olamazdı bu. Sarah dı çocukluk arkadaşı bir anda aklındaki tüm düşünceler uçmuştu.Sanırım bu hayatımın en mutlu anı diyordu içinden ağlayarak Sarah yurt müdürüyle bir şeyler konuştu ve Yale artık Sarahla kalacaktı mutluluktan ne yapacağını bilmiyordu Yale , mutluluktan zıplamak hoplamak istiyordu aklına bunların hiçbirini yapamayacağı geldi ama olsun düzelecekti ….
  Sarahla çok eğleniyorlardı ama Sarah son günlerde iyi değildi hastaneye her gidişlerinde bir doktorla konuşuyor ve ağlıyordu Yale görmesin diye uğraşıyordu.Yale artık buna dayanamayacaktı.Doktoruna neler oluyor diye sordu.Hayır bu olamaz diye sayıklıyordu Yale Sarah kanser olamazdı tüm hastaneyi inletiyordu acı feryatları ama ne fayda bir hafta sonra Sarah ölmüştü . Bu sefer hayatındaki son kişiyide kaybetmişti onu seven tek kişide sonbaharda göçen kuşlar gibi göçüp gitmişti.Artık onun yaşamasın ne anlamı vardı ki her gün aklından geçiyordu bu soru bu sefer gitmeliydi yapacak işi ,yaşayacak bir hayatı bile kalmamıştı olsada artık gücü kalmamıştı. Annesi o küçükken birisi öldüğünde ;Allah hayatı bir insandan aldığında bir başkasına verir derdi . Allaha dua ediyordu onun hayatı kimseye vermesin diye suçsuz bir çocuğun yaşamı yok olmasın diye. Hem artık mutlu olmalıydı hayalindeki ülkede sevdiği herkes vardı. Orası Allahın cennetiydi. Dünyaya son bir kez daha baktı şu küçücük dünya bazıları için ne kadar güzel oluyordu bu yüzden ona küsmüştü.Sana son sözüm dedi Yale hayattan koparken suskunluğum asaletimdendir. Yavaşca sürüsünün yanına uçtu.





19 Eylül 2013 Perşembe

Bilgilendirme

Konferans (Latince: conferre = toplamak, benzetmek), ilim, sanat, hukuk, edebiyat gibi çeşitli konularda bilgi vermek amacıyla yapılan uzun konuşmalardır.
Bir hitap çeşidi olan konferans, bilgi verme esasına dayanmaktadır. Konferans, bir tezi veya görüşü, bir konuyu açıklamak için daha çok akademik yerlerde verilir. Konferans veren kimsenin derin ve geniş bilgi sahibi, orijinal ve sağlam bir görüş sahibi olması beklenir. Konferans heyecanlı konuşmalar yapmak ve dinleyicileri galeyana getirmek yerine, onların merak ve araştırma, öğrenme arzusuna seslenen bir hitaptır. Konferansı nutuktan ayırt edemeyen konuşmacılar, genellikle gülünç bir etki bırakabilirler.

KAYNAK:Wikipedia